Yerel seçimden başarıyla çıkan CHP’de görüntüde herkes uyumlu havada… Cumhurbaşkanlığı adaylığı konusunda rekabet olasılığı, tartışmalar oluyor ama isimleri zikredilen Özel, İmamoğlu, Yavaş bile bunun ivme kazanması, konuşulması anlamında henüz erken olduğu konusunda hemfikirler… Dolayısıyla seçimlerden sonra sosyal medya üzerinden yaptığı birkaç paylaşım dışında suskunluğunu koruyan önceki genel başkan Kılıçdaroğlu’nun vefasızlık, ihanet, hançerlenme, gibi görüşlerini içeren eski defterleri karıştırmaya odaklı son açıklamaları CHP içinde hareketlenme, dalgalanma yaratacak nitelikte. Evet Kılıçdaroğlu konuşmasında ‘gereksiz tartışma açmak istemiyorum’ vurgusu da yaptı ama çıkışı ve geçmişte yaşananlar, süreçle ilgili her sözü bunu tetiklemeye fazlasıyla yetiyor zaten… Çünkü seçimler öncesinde ne deniliyordu? Başarısız bir sonuç alınması durumunda olağanüstü kurultay hamlesiyle Kılıçdaroğlu ve ekibi yeniden CHP Genel Başkanlığı’na oynayacak. O beklenti tutmadı tam tersi gerçekleşti, yıllardır ilk kez CHP birinci parti oldu hatta. Kılıçdaroğlu’ndan koltuğu devralan Özel’de sözleri ve hamleleriyle genel başkanlıktan liderliğe yürüyor, partisine de hakim durumda… 31 Mart’tan bir gün öncesindeki Özel ile 1 Nisan, hele de şimdiki arasında çok büyük fark var. Kendine güveni gelmiş, kararlı adımlar atan güçlenen bir Özel söz konusu… İki yıl sonraki kurultayda da tek aday olarak çıkacak büyük olasılıkla ve yükselen performans ivmesi de şu sıralar muğlak ifadelerle geçiştirdiği Cumhurbaşkanlığına aday olup olmama konusunu etkileyecek, daha bir netleştirecektir elbette…
***
Bu durumda da Kılıçdaroğlu’nun eski defterleri karıştırmaya odaklı çıkışının hedef ve etki katsayısı da bir başka tartışma konusu. Zira Kılıçdaroğlu “Yeniden genel başkanlığa aday olacak mısınız?” sorusuna delegeyi işaret ederek “Eğer yeniden genel başkan adayı gösterirlerse o zaman en cesurlar bir adım öne çıksın diyeceğiz” şeklinde verdiği yanıtla belli ki hala CHP’de güçlü bir aktör, hatta Genel Başkan olmak istiyor. Bu konuda ümit var ve kimine göre de taban yoklaması yapıyor. Ya da yine yakın çevresindekiler başka beklentilerle bu konuda ikna veya algı operasyonunda… Bu anlamda da eylül ayında yapılması beklenen CHP’nin tüzük kurultayı da hareketlenme adına kritik bir viraj. Bu bağlamda da Kılıçdaroğlu çevresinde siyaset yapan isimlerin bir önerge vererek tüzük kurultayını seçimli bir kurultaya çevirme ya da zorlama planı, hazırlığı içinde olduğu konuşuluyor… Partide yönetimi tekrar ele geçirme hesabı yani… Tabii buna karşı böyle bir durumun asla söz konusu olamayacağını savunanlar da var. Onlar da şöyle diyorlar:
“Genel Başkan Özel, seçim kazandıktan sonra izlediği politikayla göz doldurdu, halktan karşılık anlamında CHP adına ivme yükseliyor. Özel başarısız giden bir profil olsaydı, Kılıçdaroğlu’nun konuşması, çıkışı anlam kazanabilirdi belki. Ama CHP artık 2028’de kimin aday olacağını konuşuyor, tartışıyor, Kılıçdaroğlu ise bambaşka bir yerde…Yani onun açısından zamanda zeminde uygun değil.”
***
Kısacası; şimdilerde uyum görüntüsündeki CHP’de üç ayrı dinamik ya da parti içi dengeler anlamında kritik bir üçgen var. Bir de siyaseti bırakmadığını söyleyen ve açtığı ofisiyle alternatif bir genel merkez havası veren Kılıçdaroğlu’nun varlığını sürdürme, güçlenme beklentisi söz konusu. Koltuk, hırsı devam ediyor hatta eski defterleri karıştırarak katlanmış gibi. Dolayısıyla hem bu üçgen hattındaki siyasi beklentilere dönük gel-git’ler hem de Kılıçdaroğlu’nun hamlelerine gelecek karşılıklı eski defter polemikleriyle CHP’deki uyum görüntülerinde istikrarı zorlayıcı dalgalanmalar, hareketlenmeler olabilir…