Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’nun, üniversitelerde ve araştırma enstitülerinde görevli araştırmacılar için devreye soktuğu araştırma programlarından ‘Doğal Afetler Odaklı Saha Çalışması Acil Destek Programı’ kapsamında akademisyenler, uzmanlık alanlarına göre deprem bölgesinde çalışma yürütüyor. Başkent Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Geoteknik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Sevinç Ünsal Oral da TÜBİTAK’ın programı kapsamında depremde zarar gören Hatay Havalimanı ve çevresinde araştırma yaptı. DHA’ya konuşan Oral, depremin zayıf zeminlerdeki etkilerine dikkat çekti. Oral, havalimanının bulunduğu yerin düz bir ova olduğuna dikkat çekerek, “Havalimanı yolunun sonunda bir gölet var ve su seviyesi yolun seviyesinde. Zemin tipi de kayaç değil, bir alüvyonel zemin. Buralardan numuneler aldık, laboratuvar çalışmalarımız devam ediyor. Zeminin performansını laboratuvar çalışmaları sonrasında çok daha teknik olarak ortaya koyabileceğiz” dedi.
‘1 METREYE VARAN OTURMALAR OLMUŞ’
Saha gözlemlerini aktaran Oral, “Havalimanına giden yolun sağ tarafında sol tarafına göre deformasyonların arttığını gördük. Sağ ve sol şerit arasında 1 metreye varan oturmalar olmuş. Ama yol, mukavemetini kaybetmemiş. Yol çizgilerine baktık, çizgileri takip ettiğimizde 15 santimetrelik atımlar olmuş. Çok büyük bir hasar olmamış, tamir edilebilir düzeyde hasar almış buralar; ama tabii bu tamiratların kalıcı olarak yapılması için daha detaylı araştırmalar yapacağız. Havalimanı bahçesi de eskiden düz bir girişe sahipken şimdi bir rampalaşma oluşmuş. Orada da bir tamirat olmuş. Şu anda binaya giriş çıkışımızda bir sorun yok; ama bahçede, bizim ölçebildiğimiz kadarıyla 30-40 santim, bazı köşelerde daha fazla oturmalar olmuş. Yani binamız sağlam; ama bahçe zemini, böylesine gevşek zeminlerde bu düzeydeki depremle oturmalara maruz kalmış. Buralarda da tamiratların yapılması gerekecek” diye konuştu.
‘ZEMİNSEL OLARAK İYİLEŞTİRMELER YAPILMIŞ’
Oral, havalimanları, hastaneler, stadyum gibi binaların, bina önem sınıfı olarak şartnamede önemli binalar olarak yer aldığını ve bu tür binaların tasarım kriterlerinin daha ağır olduğuna dikkat çekerek, “Böyle bir yerde havalimanını inşa ederken zemin koşullarını iyileştirmeye gitmişizdir. Ben, temel altına nasıl bir tahkimat yapıldığını bilmiyorum; ama şartnamesel olarak bu şekilde ilerlemiştir ve havalimanının oturduğu temelin altı, böyle bir deprem durumunda deforme olmayacak şekilde projelendirilmiş olmalıdır. Havalimanı ve çevresinde geçici tamiratlar yapılmış. Şu aşamada havalimanın kullanılmaması için bir sebep görmedim. Zeminsel açıdan gerekli iyileştirmeler yapılmış. Ama yollarda hafif ondülasyonlar (dalgalanım) var, pistin bir kısmı da hala aktif değil. Bu kısımlarda gerekli kalıcı çözümler ortaya konduktan sonra gerekli çalışmalar yapılıp kalıcı olarak havalimanının güvenliği sağlanabilir” dedi.
‘KAYALIK KISIMLARDA DEPREMİN ETKİSİ DÜŞÜK’
Havalimanın dışında da depremden etkilenen bazı illerdeki gözlemlerini aktaran Oral, zemini yumuşak yerleşim yerlerinde depremin etkisi daha fazla görülürken sert zeminli yerlerde bu etkinin çok daha az olduğuna dikkat çekerek, “Kahramanmaraş, Adıyaman’ın Gölbaşı ilçesi, Elbistan, Malatya hattında da gözlem yaptım. Buralarda bazı yerler sadece yapısal hasarlar, bazı yerler ise zemin-yapı etkileşiminden kayaklı hasarlara maruz kalmış. Bir ilçeye giriyorsunuz, dağlık alanın eteklerine yapılmış 20 katlı binalarda hasar bile olmadığını görüyorsunuz. Ama aynı ilçedeki benzer yapıların ova kısımlarında olanlarında ağır hasarlar olduğunu görüyorsunuz. Yani depremin hissedilmesi, yapılara etkisi direkt olarak yapı-zemin etkileşimi ile ortaya çıkıyor. Yumuşak zeminlere yapılan yapılarda, binalarımız depremi çok daha şiddetli hissederken, kayalık kısımlara yaptığımız binalarda, kaya, deprem etkisini sönümlediği için üst yapıya daha az sirayet ediyor” dedi.